Hayatıma yön veren Çekimi Yasasını Tiyatrocu
Sevgili Betül Arım önerisiyle keşfettim, ilk kez bir araya gelmiştik tanıştık
ve sohbete başladık.
Sohbete başlamadan önce fark ettiğim gözlerinde ki enerjiydi.
Karşısında ki kişiye konuşmadan sadece baksa bile o enerjisini yansıtabilen bir ruha sahip diye düşündüm.
Yaşam, hayaller ve ilişkiler üzerine konuştuk, özetle
bana nasıl düşünmem gerektiğini söyledi. Evet,’’ her hangi bir şeyi çok
istiyorsan önce gözlerini kapat, ne istiyorsun araba mı ev mi kendini o
arabanın ya da evin içinde hayal et, görmeye çalış hissetmeye çalış,o anda yaşa
o zamandaymış gibi’’…
Betül hanım kendisinin de öyle düşündüğünü söyledi,
her düşüncemiz gerçeğe dönüşürmüş bu nedenle evrene olumlu düşünceler
göndermeliyiz yani doğru şekilde düşünmeliyiz…
Çok etkilenmiştim ve hemen araştırmaya başladım
çekim yasası ile ilgili Nil Gün’ün cd’lerini ve kitaplarını aldım ve yaşamıma
uygulamaya başladım.
Bu arada Betül Hanım ikinci kez bir araya gelişimiz
de bana meditasyon cd ve Tango ve Hayat içerikli Marul isimli bir kitabı içine
güzel bir mesaj yazarak hediye getirmiş, çok mutlu oldum, çok saygıdeğer bir
insan onu sevmemek imkansız…
İşte Çekim yasası kuralları
Her düşüncemiz bir enerjidir, olumlu ya da olumsuz
beynimizden geçen her bir düşünceye Afirmasyon denir. Bizler her an evrene
enerji yayıyoruz.
An be an yaydığımız bu enerji, tüm arzularımızı
veya korkularımızı tezahür ettirme kabiliyetine sahiptir.
Enerjiler düşüncelerimizi gerçeğe dönüştürür.
Düşüncelerin gücüyle, yaşantımızda kendimiz ve
başkası için ne düşünüyorsak onu kendimize çekeriz.
Çekim yasasına göre düşünceleriniz gerçekleşmek
zorundadır.
Genellikle enerjilerin kendi istekleri ya da
bilinçleri olmadığı için, nereye gönderilirse oraya giderler.
Yani özetle, neyi düşünür ya da neye
odaklanırsanız, onu elde edersiniz.
Eğer bir durumdan, bir insandan, başınıza
gelen bir olaydan hoşlanmıyor, sürekli yakınıyor veya yargılıyorsanız bu
durumları hızla kendinize çekersiniz.
Ya da olaylara pozitif yaklaşıyor, her durum
karşısında pozitif bakış açınızı koruyabiliyorsanız, pozitif ve bizi mutlu eden
durumları daha çok kendinize çekersiniz.
Kısacası düşünce tarlanıza ne ekerseniz, onu
biçersiniz.
Düşüncelerinizi değiştirirseniz, hayatınızın
kalitesi de değişir.
Ben düşüne şeklimi değiştirdim ve hayatım şimdi
daha güzel geçiyor.
Bana göre olayların veya durumların kendi başına
bir anlamı yoktur bizler o duruma anlam yükleriz ve şekillendiririz, her durum
her kişide farklı yol alır bu nedenle…
Yıllarca negatif düşüncenin ve egonun esiri olmuş
bir insan için birden bire pozitif bakış açısı kazanmak kolay olmayabilir ama imkansız
da değil.
Günlük konuşma dilimizi değiştirmek işe
başlayabiliriz.
Özetlersek, bilinçaltımız –me ve –ma eklerini
tanımaz. Bu yüzden mesela;
Hastalanmak istemiyorum yerine,
Ben her zaman çok sağlıklıyım.
Mutsuz olmak istemiyorum yerine,
Ben her zaman çok huzurlu ve mutluyum.
Başarısız olmaktan korkuyorum yerine,
Ben her zaman çalışkan ve başarılıyım.
Parasız kalmaktan korkuyorum yerine,
Ben her zaman bolluk bereket içinde yaşıyorum.
Demek ve bunları alışkanlık haline getirmek çok
önemlidir, ben beynimden geçen beğenmediğim ya da istemeden telaffuz ettiğim
bir cümle ya da düşünce olursa iptal iptal diyorumJ
En az günlük konuşma dilimizi değiştirmemiz kadar
önemli başka bir şey daha var ki, yaşam enerjimizi yükseltmek. Her güne
ayrı bir heyecan, mutluluk ve coşkuyla başlamak, içimizin kıpır kıpır olmasını
sağlayabilmemiz gerekir.
Bunun için hayatımızda sevgi ve şükran duygularına
bolca yer vermeliyiz.
Yaşadıklarımıza bolca şükretmeliyiz. Şükür mutlu
olabilmek için en güçlü sihirlerden biridir.
Bilinçaltı düzeydeki korkularımız da çekim yasasını
doğru kullanmamızı engeller, korkularınızın üzerine gidin korkular sizi değil
siz onu yönetin…